29 Aralık 2007 Cumartesi

İYİ SENELER !

Sağlık, mutluluk ve huzurla gelsin yeni yıl. Dünyamız için, ülkemiz için, ailemiz için, çocuklar için, ağaçlar için, mevsimler için...
Yani herkes ve herşey için güzellikler getirsin 2008 ve sonraki seneler.



NOT: Resim www.crebro.net/2006/12 'den.

Meltem'in kendi çizimiymiş. Çok beğendim ekledim. Umarım kızmaz :( Kızmaz zaten resmi bizler için yapmış :)

19 Aralık 2007 Çarşamba

MUTLU BAYRAMLAR !


herkese ama herkese mutlu bayramlar dilerim...

sevgilerimle...

15 Aralık 2007 Cumartesi

SOBELENDİM :):):)

Sevgili Mavimantar geçen hafta beni sobelemişti, ama yoğun bir haftaydı ve yazmaya fırsatım olmadı ne yazık ki, bu gecikmeden ötürü Mavimantar sizden özür diliyorum. Hem galiba biraz da heyecanlandım:) Kendini anlatmak zordur ya. Şimdi düşünüyorum da hep blog okurdum, sobelenenler, mimlenenler hep dikkatimi çekerdi. Benim de başıma geleceğini hiç düşünmemiştim bile. Ama iyi ki blog yapmışım, bu sayede çok ''şeker'' ve ''bilgili'' insanlarla yazışma fırsatım oluyor.

Sobelenenler haklarında ki 7 gerçeği yazacaklarmış, başlayalım öyleyse.

1- 03.Eylül'de doğmuşum. Ayrıntılara dikkat ederim, hemen hemen her konuda. Sevgi ve saygıya çok inanırım.

2-Ben aslında utangaç bir insanımdır, kolay kolay herkesle samimi olamam. Dışardan bakıldığında soğuk dururum, ama öyle değilimdir. Bakın! :):):):)

3-Dürüstlük, samimiyet, tevazu, kalite benim için çok önemlidir. Ne yazık ki bu değerlerle nadiren karşılaşıyorum ve üzülüyorum.

4- 1 yıl, 4 aydır evliyim. Evlilik güzelmiş, tabiki doğru insanla!

5- Evde vakit geçirmeyi, daha doğrusu mutfakta olmayı severim. Tabiki alışveriş yapmayı da . (Selim duymasın!)

6- Çok okuyanlara, spor yapanlara ve seyahat edenlere hep imrenirim. Ama nedense ben pek yapmıyorum ve bu yönlerimi hiç sevmiyorum. Bir de bazen hat safhalara ulaşan kararsızlığımı, bir de... bir de ...

7- En sevdiğim yönümse hiç kimseyi kıskanmamam. İyi olan herkesi ve herşeyi takdir ederim.

Ben de İpek' i, Beyza' yı ve Selin' i sobeliyorum. Herkese sevgiler...

4 Aralık 2007 Salı

Balkabağı Çorbası

Bal Kabağı mı? Balkabağı mı? diye biraz teredüt ettim ve öğrendim ki doğrusu ''Balkabağı'' imiş. Yani anlam kayması yoluyla oluşan ad bileşiği olduğu için bileşik yazılırmış. Örneğin: Kuşüzümü, kafatası gibi. (Sadece kendime biraz dil bilgisi dersi vermek istedim zira bu konuda hatalarım olduğunu düşünüyorum)

Balkabağı Kasım ve Aralık aylarında bolca tüketilebilecek bir sebze ve oldukçada faydalı. Neler mi yapılabilir? Tatlısı, çorbası, pastası ve hatta annemin de yaptığı gibi etli-acılı yemeği. (Annem çok sıklıkla yapmaz bu yemeği ama çocukken de severek yerdim. Canım annem benim!)

Balkabağı harika bir lif ve beta-karoten kaynağı yani antioksidan yani bir çok kanser çeşidini ve kalp krizini önlemeye yardımcı ve ayrıca enfeksiyonlara karşı vucudun direncini de artıran kocaman, sevimli, turuncu bir besin kaynağı. Hem ucuz, hemde bol.

Tatlısını ve yemeğini severim ama çorbasını ilk kez yaptım ve onu da sevdim. Biraz internette araştırdım biraz da kendimden birşeyler ekledim ve sonuç bence gayet güzel oldu. Kıvamlı ve lezzetli.

Malzemeler :

  • 1/2 kg balkabağı (kabuksuz, temizlenmiş)
  • 1 orta boy soğan
  • 1 orat boy havuç
  • 1 orta boy patates
  • 1 kırmızı biber + 1 yeşil biber
  • 1 diş sarımsak
  • 1 dolu yemek kaşığı tereyağı veya 2 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 2 çay bardağı süt + 5-6 su bardağı kaynamış su
  • tuz + karabiber + muskat + dereotu (ölçü vermiyorum, kendi damak zevkinize göre ayarlayın)

Yapılışı :

  • Önce kabaklarınızı, patates, havuç, soğan ve biberlerinizi temizleyip doğrayın.
  • Tencerenize yağınızı koyup eritin, soğanları ekleyip şeffaflaşıncaya kadar kavurun.
  • Ardından havuç, sarımsak ve biberlerinizi ilave edip biraz daha kavurun. Daha sonra kabak ve patatesi de ekleyerek kavurmaya devam edin. Bu aşamada tuzu da ilave edin ki sebzeler lezzetlensin.
  • Sebzeler hafif yumuşayıp sularını salınca sıcak suyu ve sütü ilave edip, kabaklar iyice yumuşayıncaya kadar arada karıştırarak kaynamaya bırakın.
  • Kaynayınca çorbanızın altını kapatıp, blenderdan geçirin. Pürüzsüzleşen çorbanıza karabiber ilave edip -eğer çok koyu kıvamdaysa biraz daha sıcak su ilavesiyle- kısık ateşte biraz daha kaynatın.
  • En son muskatı rendeleyip, ince kıyılmış dere otunu da ekleyin ve karıştırın.

Sonrada afiyetle için, sağlıklı günler dilerim.

Not 1 : Bu çorbadan çok çok muhteşem bir tad beklenmemeli, ama gayet lezzetli, sağlıklı ve de yapması pratik.

Not 2 : Eğer kemik suyu kullanıyorsanız çorbanız iki kat daha lezzetli ve sağlıklı olur. Geçen gün kasaptan kuzu kemiği aldım, kaynatıp suyuna da şehriye çorbası yaptım. Immm, ımmm!



28 Kasım 2007 Çarşamba

Yoğurtlu Brokoli Salatası

Evet bu da sebze sevenler için!
Dün öğlen arasında bi koşu Salı pazarına gidip geldim Brokoli ve Bal Kabağı almak için. Brokoliyle salata yaptım, Bal Kabaklarım ise çorba olmak için buzdolabında beni bekliyorlar. Aslında dün akşam yapacaktım ama muskatımı bulamadım:) Çok iyi hatırlıyorum sadece bir kez kullanıp dolaba kaldırmıştım ama yok olmuş küçük yaramaz! Neyse yeni muskatlar (!) alınca çorbamı yapıcam ve buradan herkese tarifini vereceğim.
Brokoliyi de diğer sebzeler gibi seviyorum ama en çok düdüklü tencerede buharda haşlanmış ve sarımsaklı yoğurt dökülmüş halini.

Yoğurtlu Brokoli Salatası (2 -3 kişilik)

Malzemeler :
  • 1/2 kg brokoli
  • 1 havuç
  • 1 kırmızı biber
  • 2 diş sarımsak
  • 2 su bardağı yoğurt
  • Tuz

Not 1 : Aslında ölçüler size kalmış. Ben bu şekilde yaptım ama siz isterseniz 2 havuç, 2 biber de kullanabilirsiniz ya da ne bileyim 1 patates de ilave edebilirsiniz.

Yapılışı :

  • Önce brokolileri bir kaç parçaya ayırın ve yıkayın. Süzülmesi için süzgece alın.
  • Havucu temizleyip 1/2 cm kalınlığında verev kesin.
  • Süzdürdüğünüz brokoli demetlerini biraz daha küçük demetler haline getirin.
  • Düdüklü tencerenizin buhar sepetine sebzelerinizi yani brokoli demetçiklerini ve havuç dilimlerini doldurun, üzerlerine biraz da tuz serpin. (Bir kaç fiske kadar)
  • Tencerenizin içine 1 su bardağı su koyup buhar sepetinin ayağı üzerine de sepeti yerleştirip kapağını kapatın. Önce harlı ateşte PISSSSST! sesi çıkıncaya kadar, sonra da daha kısık ateşte 15 dk sebzelerinizi haşlayın.
  • B u arada 1 kırmızı biberi 1/2 cm şeritler halinde kesin ve 1 diş sarımsağıda kıyıp 1 yemek kaşığı zeytin yağında yumuşayıncaya kadar çevirin. Dikkat edin yanmasınlar!
  • 2 su bardağı yoğurdunuzu çırpıp, 1 diş sarımsağınızı da içine rendeleyin.
  • 15 dk sonra tencerenizin buharı çıktıktan sonra kapağını açın lokum gibi haşlanmış brokoli ve havuçlarınızı servis tabağınıza alıp, sarımsaklı yoğurdunuzu üzerine dökün.
  • En üstüne de zeytin yağında yumuşattığınız sarımsaklı kırmızı biberlerinizi koyun.

Not 2 : Kırmızı biberlerinizi yağda kızartmayıp, diğer sebzelerinizle haşlayarak da kullanabilirsiniz. Düdüklü tencere kullanmıyorsanız, sebzelerinizi 1 çay bardağı suyla kapağı kapalı bir tencerede de haşlayabilirsiniz.

Not 3 : Kendiniz ve aileniz için iyi bir şey yapmış olduğunuzu düşünerek afiyetle yiyin. Yanında kızarmış köy ekmeğiyle tek başına bir akşam yemeği bile olabilir.

Kendinize iyi bakın.

Selim için;

25.Kasım rahmetli kayınpederimin ölüm yıldönümü. Selim için biraz hüzünlü bir haftaydı. Pazar günü erkenden mezarını ziyarete gitti. Selim evin tek çocuğu, babasını çok ani kaybetmek onu çok sarsmış. Kim sarsılmaz ki... Bu yaz amcamı trafik kazasında kaybettiğimiz gibi, blog yazarı Esra'nın gidişi gibi...
Hepiniz nur içinde yatın.

26 Kasım 2007 Pazartesi

Güneş, Rüzgar Bize Yeter!

Türkiye Kyoto'yu İmzala! kampanyasıyla ilgili olarak aldığım e-maili buraya aynen aktarmak istedim çünkü çok önemli olduğunu düşündüğüm bu girişim için geç bile kalındı! Umarım daha çok insana ulaşılır ve bu küresel bilinç geliştirilir. Verilen linklerden daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Bu maili, "Türkiye Kyoto'yu İmzala" kampanyasına verdiğiniz destek için alıyorsunuz.
16 Şubat - 26 Nisan 2007 tarihleri arasında yürütülen imza kampanyasında hem internet üzerinden, hem de elden imza toplanmış ve iki ayda toplanan 168.498 imza TBMM Başkanlığı'na teslim edilmişti. Bu imzalardan biri de size aitti. Verdiğiniz destek için çok teşekkür ederiz.
İmzaların tesliminden 2 gün sonra, 28 Nisan günü İstanbul'da, Kadıköy Meydanı'nda yaptığımız "Başka Bir Enerji Mümkün-Türkiye Kyoto'yu İmzala" mitinginde de yaklaşık 10.000 kişi vardı. Ancak mücadelemiz bitmiş değil. Hükümeti Kyoto Protokolü'nü bir an önce imzalamaya davet etmek ve küresel ısınmayı durduracak önlemler almasını sağlamak için sokaklarda olmalıyız.
Önümüzdeki ay, 8 Aralık 2007 Cumartesi günü yine Kadıköy Meydanı'nda olacağız. "Türkiye Kyoto'yu İmzala - İklim Değişikliğini Durdur!" sloganıyla yapacağımız bu mitingde çok daha kalabalık olmak istiyoruz.
Bu miting dünyanın 75 ülkesinde aynı anda yapılacak (
http://www.globalclimatecampaign.org/).
Daha önce 3 Aralık 2005 ve 4 Kasım 2006'da da katılmış olduğumuz bu küresel eylem günleri, bu yıl yine Kyoto'ya taraf olan ülkelerin Endonezya'nın başkenti Bali'de yapacağı zirve toplantısının hemen öncesinde hükümetlere seslenmek amacını taşıyor ve Kyoto Protokolü üzerine yaşamsal kararların alınacağı bu toplantıya etki etmek son derece önemli.
Bilgilendirme mesajlarıyla gelişmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
Sizi de, 8 Aralık Cumartesi günü İstanbul Kadıköy meydanında yapacağımız mitinge davet ediyoruz. Miting saat 11.00'de Kadıköy Tepe Nautilius önünden başlayacak.
Türkiye Kyoto'yu İmzala! İklim Değişikliğini Durdur!
Güneş, Rüzgar Bize Yeter!
Daha fazla bilgi için:Mitingi düzenleyen Küresel Eylem Grubu'nun sayfası
http://www.kureseleylem.org/ Türkiye Kyoto'yu İmzala! imza kampanyasını düzenleyen ve mitingi destekleyen Yeşiller'in sayfası http://www.yesiller.org/ Mitingin düzenlenmesine katkıda bulunmak isterseniz Küresel Eylem Grubu toplantılarına katılabilirsiniz.İletişim için: Email: kureseleylemgrubu@gmail.com Tel: 0536 888 8367
Türkiye Kyoto'yu İmzala!

23 Kasım 2007 Cuma

Sevgili Webgünlük!

Merhaba sevgili webgünlüğüm,
Bayağı bir zaman oldu ama hiç yazmak gelmedi içimden. Alışkın olmadığımdan mıdır acaba? İnsanın canı sıkkınken hiç bişey yapmak istemiyor mesela çalışmaaakk!!, yazmak, konuşmak, mutfakta kek veya kurabiye yapmak istememek gibi. Ve hatta bazen daha ileri boyutlu can sıkıntılarında da yemek yemek istememek gibi. Ühüü! Ühüü! Canım sıkkın! Neyse ki yemek yemek istemeyecek kadar değil. Bu akşam bir dizi mutfak işiyle uğraşmam gerek. Çünkü ayda bir defa -gün babında- kızkardeşler, yani ailece bir araya gelip görüşüyoruz ve herkes evinden birşeyler hazırlayıp getiriyor ki ev sahibesine yük olunmasın diye. Eee hiç fena da olmuyor doğrusu:) Yani ayda bir kez dediğime bakmayın siz, tabi ki aralarda da görüşüyoruz ama bazen herkes öyle yoğun olabiliyor ki ayda bir bile görüşülemiyor diye böyle bir karar alındı. Bu ay Halime ablamda buluşuyoruz ve büyük ablamız da dün -Keşan'dan geldiler, şeref verdiler!- gelince daha bir şenlendi evimiz. Cumartesi'ye ne yapsam diye epeydir düşünüyorum. Düşündüm, düşündüm Cheesecake ve Tuzlu Kurabiye yapmaya karar verdim. Galiba. Tamam, tamam karar verdim onlar yapılacak.
Yaa bir de şu haftanın son gün yorgunluğu olmasa üzerimde daha yapmam gereken bir yığın ev ve mutfak işi var. Çook yorgunum çoookkkk! Gerçekten. Abartmıyorum. Oysaki bu hafta hiç bişey yapmadım diyebilirim. Şu anda göz kapaklarım kapanmak, parmaklarımsa klavyeden uzaklaşmak istiyor. Buldum! Bunun adı can sıkıntısıyla başlayan miskinlik. Bu durumdan kurtulucam: Yeter canım bu ne? Çok mızmızlandın Ayşegül! Hadi! Hadi! Bak bu ruh haliyle yapacağın hiç bir şey lezzetli olmayacak ona göre. Hıımm, aferin sana.
Evet, yemek blogcuları pek böyle şey yapmazlar ama ben yapayım ve size daha yapmadan -akşama yapılacak olan- Tuzlu Kurabiye tarifimi vereyim. Daha önce yapılmış ve beğenilmiş bir tariftir. Bana güvenebilirsiniz. Bu tarifle çok çeşitli tuzlu kurabiye oluşturabilirsiniz mesela; mahlepli, maydanozlu, dereotlu, peynirli, kandil simidi formunda,baharatlı, haşhaşlı v.s v.s. (v.s'ler fazla oldu sanırım, çeşitlemelerin hepsini yazmışım zaten!)

TUZLU KURABİYE

Malzemeler:
  • 1 paket tereyağı (250 gr ve yumuşak)
  • 1 su bardağı sıvı yağ
  • 1/2 su bardağı sirke
  • 1/2 su bardağı süt
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 3 tatlı kaşığı şeker (aslında isteğe bağlı)
  • 3 tatlı kaşığı mahlep (pek tabiki isteğe bağlı)
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 yumurta + 1 yumurta sarısı (üzeri için)
  • 5- 6 su bardağı un (ya da aldığı kadar)

Yapılışı :

  • Geniş ve derin bir kabın içine önce unu sonra kabartma tozu,tuz, şeker ve mahlebi koyup karıştırın.
  • Unlu karışıma önce tereyağını koyup galeta unu kıvamına gelinceye kadar yoğurun.
  • Sırasıyla yumurtayı, sıvıyağı, sirke ve sütü de ekleyip yoğurmaya devam edin.
  • Ele yapışmayan, yumuşak ve pürüzsüz bir hamur elde etmeniz gerekmekte.
  • 1/2 saat kadar buzdolabında bekletip, yukarıda belirttiğim çeşitlerden biriyle istediğiniz şekli vererek devam edebilirsiniz.
  • Örneğin hamurunuza 1/2 demet ince kıyılmış dereotu + 1 su bardağı rendelenmiş sert beyaz peyniri de ilave edip (tabiki peynirin tuz oranı göz ardı edilmeden!) yoğurun ve küçük, hafif elips şeklinde kurabiyeler yapın.
  • Veya bunları ilave etmeden, 1cm kalınlığında açtığınız hamurunuzu kurabiye kalıplarınızla kesin veya elinizde rulolar yaparak simit şekli verin, üzerine yumurta sarınızı sürüp susam, haşhaş tohumu veya çörekotu serpin.
  • Önceden 180C'de ısıtmayı unutmadığınız fırınınınızda, 15-20 dk, yani pempeleşinceye kadar kurabiyelerinizi pişirin ve afiyetle yiyin.

Not 1 : Fırın tepsinize yağlı kağıt sererseniz tepsinizi yıkamak için fazla çaba sarfetmemiş olursunuz, yok eğer sermez iseniz hiç birşey olmaz, yıkarken fırın tepsinizle başbaşa geçireceğiniz süreyi uzatmış olursunuz!!! :(

Not 2 : Bu ölçülerle 2 büyük boy dikdörtgen fırın tepsimi doldurabiliyorum. Ayrıca kapalı bir kavanoz veya kutuda 4-5 gün tazeliğini koruyabilirsiniz. Eğer kalırsa tabi ki!

Çok zevkliydi tarif yazmak! Miskinlikten kurtuldum.

12 Kasım 2007 Pazartesi

Maşukiye, Kartepe ve Sapanca

Bazı hafta sonları dışarıda kahvaltı yapmayı seviyoruz. Bu Pazar'da öyle oldu ve iyi ki oldu. Çok güzel yerler gördük. Selim ''hafta sonu kahvaltıya gidelim'' deyince hiç itiraz etmedim valla. Selim sabahtan şantiyeye gidip iş programını yapıp döndü. Tabi ben de hemen arkasından uyandım. Size de oluyor mu? Uyumak istememe rağmen, hafta sonları uyuyamama gibi bir sıkıntı yaşıyorum, genellikle. Hafta içi ise tam tersi; 06.15'e kurulu saatim çalınca, kendi kendime, -bazen de Selim'e- 5 dk. daha lütfen! lütfen! diye söyleniyorum ve sinir oluyorum bu duruma. Neyse! Nereye gitsek acaba? derken, Özdilek'e gitmek üzere yola çıktık, yolda TRT'ye ait bir araba gördüm ve kesin Maşukiye civarına gidiyordur diye düşünürken birden '' Maşukiye'ye neden gitmiyoruz ki? '' dedim ve hemen Aşkım Maşukiye'ye doğru yol aldı. Biraz dolandıktan sonra Maşukiye ile Kartepe yolu arasında Bizim Ev diye çok şirin bir yer gördüm ve ''bak kahvaltısı varmış'' dedim Selim'e. Arabayı park etmek de hiç sorun değildi bu arada. Genç bir çocuk bizi karşıladı ve masamıza kadar eşlik etti. Ortam çok güzeldi, ben çok hoşlandım. Çiçekli perdeleri, ahşap döşemesi, şöminesi, aksesuarları -özellikle guguklu saatleri - sevimli ve hoştu doğrusu. Güleryüzlü bir bayan gelip nasıl bir kahvaltı istediğimizi sordu ve siparişimizi aldı. Köy usulüydü herşey. Anladığım kadarıyla Mıhlama olmazsa olmazdı. Kiremitte ve tabi ki tereyağlı. Başka masada oturan bir aile zeytinyağlı yapabilir misiniz? diye sorunca, tabi ki hazırlarız dendi. Müşteri memnuniyeti!
Sıcak ev ekmeği, acıka ve yeşil zeytinin tadını çok beğendim. Selim'in favorisi tereyağ ve cevizli baldı. Menü bu kadarla sınırlı değil; zeytinyağlı sarma, ev yapımı çilek reçeli, patates salatası, beyaz ve kaşar peyniri, domates ve salatalık. Ayrıca gazete ve dergiler vardı. Beklerken hiç sıkılmadım doğrusu. Şömine hep yandı. Kahvaltının sonunda kahve alırmısınız sorusuna Selim ''tabiki, sade olursa'' diye cevap verdi herzamanki gibi:) Yani Bizim Ev'i çok beğendim ve tekrar gelicez diyerek mekanın sahibi Muhterem Fatma hanıma teşekkür ederek kalktık. Aslında o sırada hanımefendinin adını sormaya çekindim ve bunları mutluluk ve heyecanla bloğa yazacağımı da biliyordum o sırada ama kendisine söyleyemedim, internet adreslerine http://bizimevkahvalti.com/ 'a tıkladım adını ve mekan hakkında ki bir çok şeyi daha öğrendim. Oradan ayrılınca yolumuza devam ederek Kartepe'ye çıkmak istedik ama zirveye ulaşamadık çünkü birden bire yolda ki bir kaç cm'lik buz tabakasıyla karşılaştık, geri dönmek zorunda kaldık. Ama herşey harikaydı. Manzara, hava, geyik çıkabilir tabelaları, yani herşey... Kara dokunacaksan duralım dedi Selim ve bu kışın ilk karıyla Kartepe'de kartopu yaptım. Sapanca Gölünü seyrettik. Ne mutlu yaaa! Zirveye doğru çıkarken yol kenarlarında ızgara sucuk ve çay yapan bir çok yer var, kimisi eski bir otobüsden yapılmış, kimisi konteynır, kimisi de derme çatma ve çok güzel. Ayrıca fotoğraf çeken -bence profesyonelce- çok sayıda insan vardı ve ayrıca TRT'nin aracıda yol kenarında çay molası vermişti! Kartepe'den Sapanca'ya indik. Güzel bir Sapanca gezisi yapıp, bir ara yolumuzu da kaybederek evimize geri döndük. Biz en kısa zaman da tekrar gitmek istiyoruz kameramızı evde unutmadan ve fotoğraf makinası alarak. Eğer sizler de gitmek isterseniz ki tavsiye ediyoruz, ulaşımı oldukça kolay. Hem karayoluyla hem de trenle Maşukiye'ye ulaşmak mümkün. Daha da fazla bilgi ve yol haritasına http://masukiye.com/ veya http://masukiye.net/ adreslerinden de ulaşabilirsiniz.
Hepinize Sevgiler.
Yorumlarınızı da bekliyorum bu arada !

10 Kasım 2007 Cumartesi

10 KASIM ...


''Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra istiklallerini kaybetmeye mahkumdurlar.''

Gazi M.Kemal ATATÜRK

7 Kasım 2007 Çarşamba

YAŞASIN SEBZELER ...

Gerçekten de yaşasınlar istiyorum sebzeler, meyveler, ağaçlar... Çünkü şu küresel ısınma denen şeyden ürküyorum. Çocuklarımızda, torunlarımızda bu sebzelerden yiyebilsinler istiyorum. Doğanın dengesi bozulmasın istiyorum. Temiz hava ve bol oksijen istiyorum. Sevgi ve saygı istiyorum: Doğaya ve insanlara...

26 Ekim 2007 Cuma

Yaşasın hafta sonu tatilleri ! Ve tabiki resmi tatiller.

Tatil başlıyooorrr! biraz daha uyku, -en azından 08.30 ya da 09.00'a kadar- biraz daha kendimize zaman ayırmak üzere 3 günlük tatile gireceğimiz için mutluyum. Dün akşam eve gidince beklediğim dizi de -bu arada beklediğim dizi Elveda Rumeli - tv'de yayınlanmayınca, cafefernando.com'da gördüğüm Fındıklı Kurabiyelerden yaptım. Lezzetli ve hoş oldular ama tepside yayıldılar nedense. Bir kaç defa daha denemem gerek. Fırından çıkarıp çukurlarına reçel ve nutella koymama bile fırsat vermedi Selim. ''Yeter amaa!'' diye sinirlendim. 25 tane olmuşlardı, biraz da Gülsen anne'ye götürmeyi planlıyordum ama Selim'in gece atıştırmaları malum. Sabaha zaten birkaç tane kalmışlardı. Neyse, bisküvi kutusuna koydum, iş çıkışı eve uğrayıp alırım. Kurabiyelerin çukurlarına -yayıldıkları için pek çukur bi taraflarıda kalmamıştı ama, yine de kurtardım sayılır- geçenlerde yaptığım rusticfoods.blogspot'tan tarifini aldığım Taze Zencefilli Elma Reçeli, Vişne Reçeli ve Nutella koydum. Nutellalı olanı tercih sebebim. Benim yaptığım zencefilli reçelde elmalar oldukça küçülmüşlerdi. Nedense? Her neyse, öğreniyorum, öyle değil mi? Çarşamba akşamıda Ispanaklı Kiş denemem oldu, fena sayılmazdı. Ve tabi sabaha 2 dilim kalmıştı, 28 cm'lik kişden!!
Neyse, toparlanmam gerek, 17.35'de servisde olmalıyım. Hafta sonu Ezogelin Çorbası, Kabak Dolması ve Yoğurtlu Patlıcan Salatası yapmayı düşünüyorum. Çünkü dolapta bekleyen kabak ve patlıcanlar çürüyebilir.
Herkese güzel bir hafta sonu diliyorum ve tabi kendime deee...

25 Ekim 2007 Perşembe

HALA BÜRODAYIZ ...

Biraz sıkıcı, daha doğrusu oldukça sıkıcı. Çünkü toplantının bitmesini bekliyoruz şu an. Masam darmadağınık ve ayaklarım üşüdü. Üffff!!! bitse de gitsek yaaa!!! Evde yemek varmıydı? Evet, sayılır. Biraz domates soslu makarnamız ve yayla çorbamız var. Ehh idare eder. Selim'i aradım biraz önce, lojmandaymış. Beni alıyo da Perşembe akşamları. Ağzı o kadar doluydu ki konuşamıyodu. Ne yiyosun? diye sordum, ''köfte ekmeekk'' diye homurdandı. Şimdi kesin homurdanmak lafına bozulur :))) Canım benim. Hafta sonu ablamlara yani Keşan'a gitmeyi düşünüyorduk ama annem ve babam Gümüşhane'den dönüyolar. Özledim onları, büyük bir ihtimalle gitmiyoruz. Heyoo!! Toplantı odasından birileri çıktı bitsin artık, yoksa arkamdaki etajerin üzerinde duran bir paket kepekli bisküviyi yemeye başlayacağım. Tv'de Elveda Rumeli var bu akşam, onu izlemeye çalışıyorum. Eee birde GS maçı varmış. Artık ben salona. Nihayet çıkıyorum, dakik Aşkım gelmiş bile. Herhalde şu anda bir çok evde akşam yemeği saati, herkese afiyet olsun.

24 Ekim 2007 Çarşamba

İNCİRLİ PASTA veya PARFE

Yeniden Merhaba,
Bugün ilk tarifimi vermek istiyorum. Şu an ellerim mi titriyo ne! Gerçekten! Neyse, gelelim İncirli Pasta tarifine. Resim çekemiyorum şu an için ama daha sonra resimlerle -yapılışlarını da gösteren resimlerle- devam etmeyi çok istiyorum. Bu ilk öğrendiğim pastalardan biri, ayrıca lezzetli ve kolay bir tarif. Selim'in de sevdiği bir pasta bu.

İncirli Pasta / Parfe

Malzemeler
  • 15-20 adet kuru incir
  • 1 paket Eti Kakaolu Burçak bisküvi
  • 1 paket Eti Burçak bisküvi
  • 2 poşet krem şanti
  • 1/2 bardak ceviz kırığı
  • 3-3,5 bardak süt
  • 1 çay bardağı çikolata kırığı veya damla çikolata

  • 1 çay kaşığı tarçın (isteğe bağlı)

Yapılışı

Önce kuru incirlerin saplarını kesin, küçük küpler halinde doğrayıp pişirme kabınıza alın. Üzerine 1 veya 1,5 su bardağı sütü ilave edip incirler yumuşayıp, sütü çekinceye kadar pişirin. Bu arada siz bisküvilerinizi derince bir kabın içine kırın. Pişen incirlerinizi bir kenarda soğumayarakın. 2 poşet krem şantinizi ve 2 su bardağı sütünüzü mikserinizle iyice çırpın. Bu arada iyice ılınan incirlerinizi bisküvi kırıklarıyla karıştırıp, üzerine 1/2 bardak kırılmış ceviz, 1 çay bardağı kadar çikolata kırığı, isterseniz tarçınınızı ve krem şantinizin yarısını koyup iyice karıştıın. 28 cm kelepçeli kalıbınızı strech filmle kaplayın veya dikdörtgen, yuvarlak farketmez ! borcamınızın içini soğuk suyla çalkalayın ki servis yaparken pastanızı çıkarmanız kolay olsun. İncirli bisküvi karışımınızı kalıbınıza veya borcamınıza döküp kaşıkla her yerine yayın ve üzerini düzleyin. Artan krem şantinizi pastanızın üzerine döküp düzgünce yayın. Buzdolabınıza koyup 1 gece bekletin. Üzerini istediğiniz gibi süsleyebilirsiniz. Çikolata, hindistan cevizi artık nasıl isterseniz. Afiyet olsun.

not : İnciri çok sevmiyor olabilirsiniz veya damla çikolata/çikolata kırığını içine değilde pastanın üstüne, yani süsleme için kullanabilirsiniz. Yani ölçüleri kendi damak tadınıza göre ayarlayabilirsiniz. Biz galiba inciri bol olunca daha çok seviyoruz.

not : Resim yok diye karamsar olmayın sakın! Çünkü ben de bu pastayı ablamın arkadaşında tadıp, bize anlattıklarıyla denedim. Yani görmeden ve tatmadan ama sonuçtan hep memnun kaldık.

23 Ekim 2007 Salı

İlk yazı ...

Herkese Merhaba,

bu benim ilk yazım ve şu anda çok heyecanlıyım. umarım sizlerle çok uzun süre paylaşımlarımız devam eder. beğendiğim ve hergün göz attığım (ne göz atması,bağımlısı olduğum!) bir çok blog ve site var. hepsini tebrik ederim. gerçekten de çok samimi ve öğreticiler ayrıca emek veriyorlar bu işe ve beni de özendirdiler :))))
eee şimdilik bu kadar. çünkü yazacak başka bişey bulamadım, her şey o kadar ani oldu ki anlatamam...

sevgiyle kalın.